b_İL_mece 08


Güzelliklerimin şaşkınlığında “SANAT GALİBİ” demiş İngilizler bana.
Topraklarımın yarısı kayın, gürgen, kestane, ladin ve karaçam ağaçlarında oluşmuş “HUŞ” Tavuğununun saklandığı ormanlarla kaplıdır,
Ormanlarımın yeşilliklerini ve üzerlerinde ki sarp tepeleri göçmek kuşları konaklama alanı olarak kullanırlar,
Alp tip çayırlarımda, Atmaca ile avcılığı sever halkım, buradan gelip geçen diğer kuşları avlarlar,
Türkiye’nin en uzun rafting yapılan ırmağı içimden geçip, geçit vermeyen 3500 mt den yüksek birçok tepesinin olduğu dağlarımı iki ayırmış,
O yükseklikte ki tepelerimin arasına sıkışmış, suyunun soğukluğundan içinde yüzmekten çekinilen birçok buzul (sirk) göllerim vardır,

Kıyılarım nemli-ılık, dağlarım yağışlı-soğuk, iç kesimde olan il merkezimde az yağışlı karasal iklim hüküm sürer,
Bana kavuşmak zor olduğundan eskiden sadece gemi ile ulaşılabiliyordu, şimdi bana ait olmayan bir havaalanım, sağımdan solumdan geçen yollarım ile gelinebiliyor,
Tarım yapılacak pek alanım yok ama topraklarımda yetişen bir iki çeşit bitkinin ekonomik değeri yüksektir,

Yetiştirilen bu bitkileri daha çok kendim için kullanırım, azını da eskiden onlardan olduğum şimdilerde ayrıldığım komşu ülkeye satarım,
Boğa güreşleri yapılan Kafkasör yaylasında Ata Barı oynar bu toprakları koruyan uşaklarım,
Milat’tan 2.000 sene önce yukarı İberia denen topraklarıma gelenler keşfetmişler Bakır’ı, satmış tüm Mezopotamya’ya,
Şimdilerde Olga ile Hatçe’nin paylaşamadığı topraklarımı M.Ö. 800’lerde önce Kimmerler, sonra Pontuslular, sarp dağlarımı aşan birkaç Moğol hüküm sürmüş bende,
Kayadaki oyuk anlamındaki “Macahali” Karagöl milli parklarım ile dünya gözü ile cenneti görmek isteyenlerin geldikleri yerlerim vardır,