Buzlar eriyince, Afrika’dan yola çıkanlar Avrupa yollarına düşenler daha Kalkolitik çağda boğazlara ulaşamadan nehirlerimin yarattığı verimli topraklarımı görünce konaklayıp kalmışlar.
Asya’dan Avrupa’ya, Karadeniz’in kuzeyinde göçüp gidenler ise bakmş ki o soğukta olacak gibi değil, Dinyeperi’den, Tuna boylarından göçüp benim topraklarımıa gelmişler,
Ülkenin 3. büyük akarsuyunun çevrelediği, etrafının da dağlarla çevrildiği bir merkezdir topraklarım,
Fransızların “Hittite”, yazıp “anneleri de çocuklarına İti-İti” diye telaffuz ederken verdikleri bisküvilere gördüklerinde; “Biskuvi deyince akla her an onun adı” yani burada kurulmuş fabrikanın adı gelirmiş akıllara,
Lindaylılardan, Perslerden, Makedonyalılardan Galatlardani Romalılardan Bizanlardan Selçuklulardan sonra zamanında gelmiş ve yerleşmiş Türkmenlere ek olarak Orta Asya Türkleri de gelince bu topraklara, 600 yıl sürecek bir imparatorluğun ilk temelleri atılmış o zamanlar ormanlarla dolu topraklarımda,
İlk yerleşimlerde Dorylerin şehir Dorylaion, Selçuklu-Bizans savaşlarında öyle harap olmuş ki şehir eskimiş kalmış bir daha da kullanılmamış,
Pek meşhurdur pişmemiş zannedilen Kıpça Türklerinde “Lezzetli” anlamına gelen “Çi, Şi” böreği
Ama ardından yenmeli haşhaşlı lokumu, üstüne hazmetmek için içilmeli ekmek bozası,
Bazı illerin içinde sular akar, halkı aval aval bakar. Ama benim halkım benden geçen çayın suyunu islah edip üzerinde gezinti gondolları ile sefa sürmeye başlamış,
Öğrenime o kadar önem vermişler ki, bir okul yaptırmışlar tüm Türkiye bana gelmese de uzaktan da olsa o okulda okur olmuş,

O kadar merkeziyim ki, bakmışlar tüm insanlık buradan geçiyor, bir de Ege’yi, Akdeniz’e, Batıyı Doğuya, Güneydoğuya, Arabistan’ı, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan Anadolu’da ki tek nokta olduğumdan bir demir yolu merkezi yapalım, bir CER (motorlarda şanzımana transmisyon ileten ana parça) atölyesi kuralım demiş Atamız,
Atamız Devrim yapacağız diye çıkmış 1919’da yola, Atamız yapmış devrimlerini de onun heyecanına kapılanlar yapılan ilk arabalanın benzini unutunca aç kurtlar gibi etraf da bekleyenlerin hışmına uğrayıp, üretimi başlayamadan bitivermiş o Devrim’in yaşam mücadeles